DOLAR 32,534
EURO 34,804
ALTIN 2425,721
BIST 9720,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

    Türkiye, deprem gerçeğine alışmalı ancak depreme teslim olmamalıdır

    Türkiye, deprem gerçeğine alışmalı ancak depreme teslim olmamalıdır
    16.08.2017
    A+
    A-

    17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 18’inci yıl dönümü vesilesiyle açıklamada bulunan Avrupa Hazır Beton Birliği (ERMCO) ve Türkiye Hazır Beton Birliği Başkanı Yavuz Işık, T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Deprem Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan araştırmaya göre 2017 yılında ağustos ayına kadar Türkiye ve çevresinde 26.227 deprem gerçekleştiğini vurguladı.

    Türkiye; jeolojik yapısı, topoğrafyası ve iklim özellikleri nedeniyle, başta depremler olmak üzere afetlerle sık sık karşılaşmış, tüm bu afetlerle baş edebilme konusunda Cumhuriyet döneminden bu yana önemli gelişmeler ve deneyimler sağlamış bir ülkedir. Ülkemizin jeolojik yapısı nedeni ile maalesef büyük can ve mal kayıplarına yol açan depremler yaşadığına dikkat çeken Yavuz Işık, şu açıklamalarda bulundu: “Ülkemizin yüz ölçümünün % 42’si birinci derece, % 24’ü ise ikinci derece deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Ülkemizde 1950’lerden bu yana gerçekleşen depremlerde maalesef 32.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu acı bilanço bize deprem gerçeğini kabul etmemiz gerektiğini açık bir şekilde hatırlatmaktadır. Deprem herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda oluşabilir ve var olan koşullarda depremin önceden belirlenmesi olanaksızdır. Bu sebeple yapabileceğimiz en iyi şey bu gerçeği kabul etmek ancak  depreme teslim olmayıp depremle mücadele etmektir. Depremi önleyemeyiz fakat depremin zararlarını azaltma imkânına sahibiz. Depremlerin oluşturacağı bu zararları azaltmanın en etkin iki yolu ise depreme dayanıklı yapılar inşa etmek yani yapı stoğumuzu; kaliteli, güvenliği kanıtlanmış betonlarla güçlendirmek ve toplumu depreme karşı bilinçlendirmekten geçmektedir.“ dedi.

    Denetim ve kaliteli beton kullanımı ile depremi az hasarla atlatmamız mümkün

    Denetim ve kaliteli beton kullanımı ile depremi az hasarla atlatmanın mümkün olduğunu vurgulayan Yavuz Işık: “Hazır beton alanında kaliteyi garanti altına almayı hedefleyen Birliğimiz, Kalite Güvence Sistemi (KGS) denetimleri ile kaliteli ve yüksek dayanım sınıflarında beton üretimi gerçekleşmesini sağlamaktadır. Beton üretim tesislerinin yerinde denetiminin yanı sıra habersiz ürün denetimleri de gerçekleştiren KGS tarafsızlığını kanıtlayarak kaliteli beton kullanımının yaygınlaşmasına katkı sağlamaktadır. Hazır betonun üretim sürecinin tamamını kapsayacak şekilde denetlenmesi, deprem ve diğer dış etkilere dayanıklı binalar üretmek için kaçınılmaz bir şarttır. Yeni yapıların oluşturulmasında ve kentsel dönüşüm çalışmalarında kullanılacak KGS belgeli kaliteli hazır beton olası bir depremde birçok hayat kurtaracaktır. THBB olarak hem üyelerimiz hem de kamuoyu için depreme dayanıklı yapı tasarımı ve hazır beton uygulamalarını konu alan bilgilendirmeler yapıyoruz. Bu konuda ülkenin bilinçlenmesi adına üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Birlik olarak bu hususta, KGS belgeli kaliteli beton kullanımını desteklediğimizi bir kez daha vurgulamak isteriz. Ülkemizde üretilen betonların yüzde 65’i de Türkiye Hazır Beton Birliği üyeleri tarafından KGS belgeli olarak üretilmektedir. Bu veriler bizi geleceğe yönelik umutlandırmaktadır.” dedi.

    Güvenli yapılar için işçi, kalfa ve ustaların eğitimi ve belgelendirilmesi gerekmektedir

    Depremde hasar gören binalar, toplumda can kaybı, yaralanmalar, ev ve işyeri kayıpları ve toplumsal hayatın kesintiye uğraması gibi yıkıcı ve trajik sonuçlar yaratacağını söyleyen Yavuz Işık: “1999 İzmit ve Düzce depremlerinde zarar gören binaların bir kısmı can güvenliği sağlayacak yeterlilikte değildi. Bu binalar, yıkılarak can kayıpları ve ciddi yaralanmalara sebep olmuşlardı.  Yaklaşık 52.000 binanın hasar gördüğü depremde,  bu binaların; %70’i orta ve hafif, %25’i ağır hasar görmüştür. %5’i yamyassı olacak şekilde yıkılmıştır. Hasarlı binaların %45’i kullanılamaz hale gelmiştir. Elbette ki bu hasarın nedenleri birden fazladır. Ancak güvenli yapı inşa etmede alınacak önlemlerin en önemlisi; inşaat sektöründe çalışan demirci, betoncu, kalıpçı ve tesisatçı olarak çalışan işçi, usta ve kalfaların eğitimi ve mesleki yeterlilik belgesinin sağlanmasıdır.” dedi.

     

    YORUMLAR

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.