DOLAR 34,9466
EURO 36,7211
ALTIN 2975,097
BIST 10125,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

    Ülkü Aydeniz; “Kadınlar olarak, gideceğimiz daha çok yolumuz var”

    Ülkü Aydeniz; “Kadınlar olarak, gideceğimiz daha çok yolumuz var”
    25.03.2020
    A+
    A-

    KOREV Koruyucu Aile Evlat Edinme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ülkü Aydeniz, prensiplerini, iş ve sosyal hayat arasındaki dengeyi MAG Mart sayısına verdiği röportajında anlattı.

    “Benim en temel prensibim, etrafımızdaki şartlar ne olursa olsun, hep umutla çalışmak oldu” diyerek sözlerine başlayan Aydeniz “Bildiğim konularda söz söylemek, bilmediğimi danışmak, dinlemek ve öğrenmeye hevesli olmak yolumu hep açtı.Emek ve alın terinin alın yazısını değiştirdiğine her zaman inandım ve bu benim mottom oldu. Yapabileceğimin sözünü vermek, arkasında durmak, elimden geleni yapmak ve güvenilir olmak da benim temel düsturlarım” dedi.

    Kadınların iş hayatındaki yerine dair görüşlerini de paylaşan Aydeniz “Toplumumuzda kökten bir zihniyet değişimi ve dönüşüme gerek olduğunu, özellikle kadının veçocuğun da birey olduğu, insan haklarına uygun yasamasının kayıtsız şartsız kabulünün gerekliliğine inanıyorum. Kadınlara yönelik cinsiyet ayrımı sebebiyle, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını anlamak ve çalışma alanı dahil hayatın her alanına bu yeni kavramı yerleştirmek durumundayız. Kadının aktif ve verimli olmadığı her alanda iş gücü kaybımızın olduğunu bilmeliyiz. Bir toplumun en önemli kalkınma aracı beşeri sermayedir. Kadınlarımızın toplumun nüfusunun yarısını oluşturduğunu düşündüğümüzde verimli olmamaları halinde toplumun kaybının büyük olduğu bütün açıklığıyla önümüzde durmaktadır. Her alanda eşit ve aktif katılım için, en önemli iş yine kadınlara düşüyor. Farkında olmalıyız, birbirimize destek olmalı ve en önemlisi çocuklarımızı yetiştirirken kadın erkek ayrımı ile değil, insana ve çevreye saygı bilinciyle yetiştirmek yükümlülüğünü taşımalıyız. Ülkemizde son yıllarda kadınlarımızın giderek daha çok alanda söz sahibi olduğunu görmek umut verici. Ancak, 2018 yılında TBMM’de kadınların sandalye oranının %17,3, yöneticilik pozisyonundaki kadın oranının %16,3 olduğunu ve gelişmiş ülkelerin ne kadar gerisinde olduğumuzu da fark ediyoruz. Kadınlar olarak, gideceğimiz daha çok yolumuz var” ifadelerini kullandı.

    KOREV Koruyucu Aile Evlat Edinme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ülkü Aydeniz, prensiplerini, iş ve sosyal hayat arasındaki dengeyi, Dünya Kadınlar Günü’nün farkındalıklarını anlatıyor.


    Sizi tanıyabilir miyiz?

    Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ekonomi Bölümü mezunuyum. Yurt içi ve yurt dışında inşaat turizm, tarım ve hayvancılık faaliyetleri bulunan Ahmet Aydeniz Grubu’nda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyorum. Ayrıca, devlet koruması altındaki dezavantajlı çocukların ailelerinin yanında büyümeleri için gönüllü olarak çalıştığım KOREV Koruyucu Aile Evlat Edinme Derneği’nde Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyorum. Bu konuda bilimsel katkı vermesi amacı ile Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde Sosyal Politikalar Yüksek Lisansı’na devam etmekteyim. Tüm bunların yanı sıra, şükür sebebim olan iki kızın koruyucu ailesiyim.

    Vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?

    Benim en temel prensibim, etrafımızdaki şartlar ne olursa olsun, hep umutla çalışmak oldu. Bildiğim konularda söz söylemek, bilmediğimi danışmak, dinlemek ve öğrenmeye hevesli olmak yolumu hep açtı. Emek ve alın terinin alın yazısını değiştirdiğine her zaman inandım ve bu benim mottom oldu. Yapabileceğimin sözünü vermek, arkasında durmak, elimden geleni yapmak ve güvenilir olmak da benim temel düsturlarım.

    İşinizin en sevdiğiniz yönü nedir?

    İşlerimin en keyifli yanı, farklı sektörlerde olmak, her alan için değişik bilgileri öğrenmek, birbirinden farklı nitelikte insanlarla tanışmak… Yurt dışında faaliyet göstermemiz sebebiyle sık seyahat etmek de hep iyi hissettirmiştir. Maldivler Cumhuriyeti’nde yer alan Ayada Maldives Otel’in işletmesinden sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi görevim, özellikle bilmediğim coğrafyalarda, farklı ırklardan ve ülkelerden gelmiş insanlarla çalışma olanağı ve kültürü yarattı. Bu bir zenginlik. Ülkemizden bambaşka topraklarda çalışmak, oralarda başarıya ulaşıp Türk diye söz edilebilmek de ayrı bir gurur kaynağı oldu. Maldivler’de bulunan otelimiz o bölgedeki en iyi birkaç otel içinde yer alması ile birlikte, dünyanın en iyi 25 oteli içerisinde gösterildi. Başarılı olmak da elbette işin tatmin düzeyini ve memnuniyeti arttıran bir olgu.

    İş hayatına yeni atılan kadınlar için tavsiyeleriniz nelerdir?

    Başarılı olabilmenin yolunun, yaptığınız işi sevmek, işi ve zamanı iyi organize etmekten geçtiğine inandım. Bunu yaşayarak, tecrübe ederek, düşe kalka bugünlere gelerek de, bizzat gördüm. Organizasyon yeteneğini geliştirmek ise, en temel basamaktan konunun içerisine girip öğrenmek, birlikte çalışacağımız insanları tanımak, hissetmek, davranış biçimlerini iyi analiz edebilmekten geçiyor. Şantiyelerde günlerce işçi arkadaşlarımızla birlikte yiyip içip, konuştuğum çok olmuştur. Saatlerce bilgisayarın olmadığı günlerde bordro yaptığım, beyanname doldurduğum günlerimin şu anki anlayışıma ve bilgime katkısını daha sonraları anladım. Genç arkadaşlara önerim; sürdürülebilir başarı ve tatmin için işlerinin her basamağındaki kişi ve konuları tecrübe etmenin çok değerli olduğu, hiçbir zaman üst pozisyonlara gelebilmenin kısa süreli çalışmalarla, sindirmeden, tabiri caizse tepeden inme olmayacağını bilmeleri olacaktır. Dışarıdan bakılınca böyle algılanabiliyor ama inanın hiçbir başarı tesadüf değildir. Mutlaka arkasında inişler çıkışlar, üzüntüler, yoğun çalışma saatleri vardır. Ayrıca başarı kavramı da çok göreceli. Başarının tanımı sürekli zirvede olmak ya da yüksek maddi kazanç değil. Asıl başarı, mesleki başarı ile birlikte mutlu olmak ve elimden gelenin en iyisi yaptım diyebilmektir.

    Kadınların iş hayatındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Toplumumuzda kökten bir zihniyet değişimi ve dönüşüme gerek olduğunu, özellikle kadının ve çocuğun da birey olduğu, insan haklarına uygun yasamasının kayıtsız şartsız kabulünün gerekliliğine inanıyorum. Kadınlara yönelik cinsiyet ayrımı sebebiyle, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını anlamak ve çalışma alanı dahil hayatın her alanına bu yeni kavramı yerleştirmek durumundayız. Kadının aktif ve verimli olmadığı her alanda iş gücü kaybımızın olduğunu bilmeliyiz. Bir toplumun en önemli kalkınma aracı beşeri sermayedir. Kadınlarımızın toplumun nüfusunun yarısını oluşturduğunu düşündüğümüzde verimli olmamaları halinde toplumun kaybının büyük olduğu bütün açıklığıyla önümüzde durmaktadır. Her alanda eşit ve aktif katılım için, en önemli iş yine kadınlara düşüyor. Farkında olmalıyız, birbirimize destek olmalı ve en önemlisi çocuklarımızı yetiştirirken kadın erkek ayrımı ile değil, insana ve çevreye saygı bilinciyle yetiştirmek yükümlülüğünü taşımalıyız. Ülkemizde son yıllarda kadınlarımızın giderek daha çok alanda söz sahibi olduğunu görmek umut verici. Ancak, 2018 yılında TBMM’de kadınların sandalye oranının %17,3, yöneticilik pozisyonundaki kadın oranının %16,3 olduğunu ve gelişmiş ülkelerin ne kadar gerisinde olduğumuzu da fark ediyoruz. Kadınlar olarak, gideceğimiz daha çok yolumuz var.

    Çağdaş kadını tanımlar mısınız? Çağdaş kadın hangi özelliklere sahip olmalı?

    Çağdaş kadının sürekli eğitime, öğretime açık ve bütüncül bir bakış acısı taşıması gerekli diye düşünüyorum. Tüm insanlığı ve farklılıklarını, kadın erkek, din, ırk, kılık kıyafet gibi ayrıştırmalar, ötekileştirmeler, yargılamalar yapmadan zenginlik olarak görebilmek, öğrenilmişliklerden sıyrılmak için sürekli sorgulamak bir kadını çağdaş yapıyor. Atatürk’ün çağdaş düşünceleri ile kurduğu ülkemizde, onun kadına verdiği değeri taşıyabilecek, nesillere de aktarabilecek sorumluluk sahibi evlatlar yetiştirme zihniyetindeki kadın çağdaş kadındır.

    Kadınlar iş hayatında ne gibi zorluklar ile karşılaşıyor? Kendi sektörünüzde yaşadığınız deneyimlerden ve gözlemlerden bahseder misiniz?
    Öncelikle çalışma hayatında kadınların ve erkeklerin işleri diye bir ayrım var. Kadın ve erkek için toplumun iş yaşamında ve aile yaşamında verdiği roller var. Ancak ben hem kadının hem de erkeğin birbirinin rollerini zamana ve ihtiyaca göre devir alabileceklerine, paylaşabileceklerine inanıyorum. Kadın da güçlüdür. Her şartta eşit fırsatlar önüne sunulduğunda, ön yargı ile yaklaşılmadığında ve kadın da toplumun biçtiği bu öğrenilmiş çaresizlik rolüne sığınmayıp, sıyrılmak istediğinde, çalışıp emek verdiğinde yol alınabiliyor. Kadının erkeğe erkeğin kadına saygısı gerekli. Erkeklerin her zaman, karsısındaki kadının da bir erkeğin kızı, kardeşi ,ablası, annesi olduğu ve onunla ilgili düşündüğü her şeyin kendi kızı, annesi, kardeşi için bir başka erkek tarafından da düşünüldüğü olmalıdır. Empati yaptıklarında daha hızlı yol alacağız inanın.

    İş ve sosyal hayat arasındaki dengeyi nasıl koruyorsunuz?

    Sosyal yaşamın içerisinde yer almanın iş yaşamındaki başarıyı da olumlu yönde etkilediğini düşünüyorum. Önceliğim her zaman çocuklarım ve hobilerim. Müzik ve spor hayatımda hep oldu. Bunlardan ve işimden arta kalan zamanlarda ise, seçici olmak kaydı ile sosyal hayatın içinde yer alıyorum. Kişi ne kadar dingin kalabiliyorsa o kadar verimli oluyor. Sosyal yasam insana bunu katıyor.

    Çalışmanın ve üretmenin size neler kazandırdığını düşünüyorsunuz?
    İnsanın verimli olması, sadece kendisine değil insanlığa ve dünyaya bir şeyler katabilmesi, dönüşüme ve değişime katkı sunması bana göre büyük bir manevi tatmin. İnsanın temel motivasyonun çalışmak olduğunu biliyorum. Aktif ve verimli olmak bedensel ve zihinsel sağlığın da anahtarı…

    8 Mart Dünya Kadınlar Günü dünya genelinde ne gibi farkındalık yaratıyor?

    Özel günlerin varlığını hep sorgulamışımdır. Örneğin, Anneler Günü’nde annesi olmayan yuvalardaki yavrucakları, çocuk hasretiyle yanan anneleri ve onların üzüntülerini hep hisseder ve üzülürüm. Acaba bu duyguları körüklüyor mu, iyiliğe hizmet ediyor mu diye de sorgularım. Bu hisler içinde olduğumdan, özel günler bana, bir yandan olumlu iken bir yandan olumsuzluk çağrıştırıyor. Neden Kadınlar Günü gibi güne ihtiyaç duyalım ki? Demek dikkat çekilmesi gereken önemli sorunlarımız var. Keşke bu denli büyük sorunlar olmasa ve bugünlere de ihtiyaç duyulmasa. Ancak farkındalık yaratmak, bilinmeyenleri topluma göstermek, dayanışmayı arttırmak, bütünleştirmek, tartışmaya açmak anlamında önemli katkılar sunduğu gerçeği de yadsınamaz. Bugünlerde önemli olan, öncelikli, gerçekten sorun olan ve toplumun değişimine olanak tanıyacak konuların uzmanlarınca tartışmaya açılması olmalı. Bu tartışmaların da karşılıklı saygı ile toplum tarafından sahiplenilmesi ve konuşulabilmesi gerekli. Bu durumda amacına hizmet edecektir.

    8 Mart Dünya Kadınlar Günü için mesajınız var mı?

    Ben çalışmanın, üretmenin, verimli olmanın kendimiz ve ailemiz için bireysel konfor ve refah alanımızı yaratmanın önemini bilmekle birlikte yeterli olmadığını düşünüyorum. Şehitlerimiz var, ülkemizde ekonomik sorunlar oluyor ve derin bir mutsuzluk içerisine giriyoruz. Sadece bireysel değil, kolektif bilinç diye bir kavram var. Hepimiz istesek de istemesek de içerisindeyiz. Bu sebeple sadece kendi konfor alanımızı değil toplumsal alandan da, hatta tüm dünyadaki refahtan da sorumlu olduğumuzu bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ancak insanlığın ve canlıların mutlu olması ile hepimiz geçek mutluluğu yakalayabiliriz. Bu sebeple ayrıştırmadan farklılıkları kabul etmek, bireysel konfor alanımızdan çıkıp gerektiğinde paylaşabilmek, çocuklar ve kadınlar için, dezavantajlı gözüken tüm canlılar için küçük büyük demeden çalışabilmek gerekli. Sosyal sorumluluklar almalıyız. Bu dünyada olan her canlıdan hele ki çocuklardan hepimiz sorumluyuz. Küçük katkılarla bile bir çocuğun hayatını değiştirebileceğimizi ve onun da bir gün bu dünyayı değiştireceğini bilmeliyiz. Başkasının çocuğu diye bir kavram yok. Örneğin suç işleyen çocuk yok, suça itilen çocuk var. Aslında onlar ailenin, toplumun, hepimizin sahip çıkamadığı, koruyamadığı çocuklar. Onların işlediği suçlar da hepimizi gelip buluyor. Sonra suçlu diyoruz kolaylıkla, nefret ediyoruz. Ama bu kadar bastı olmamalı. Bunun farkında olmalıyız .Biz yarattık, hep birlikte çözmeliyiz. İyileştirilmeyen travmalar sonraki nesillerde tekrar eder. Bu araştırmalarla ispatlanmıştır. Yoksulluk ve travma döngüsünü kırabilmek hepimizin temel anlayışı olmalıdır. Kadınımızın önce kendine saygı duymasını, değerini bilmesini, gelişmek için çaba sarf etmesini ve toplumun olumsuz döngüsünü değiştirmekteki rolünü fark edebilmesini, kendisini sadece cinsiyeti ve güzelliği ile değil aynı zamanda aklı, fikirleri ve çalışmaları ile de tanımlamasını diliyorum.

    YORUMLAR

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.